kıvırmak

kıvırmak
-i
1. 使卷曲, 卷成圈, 使弯曲; 挽起: saçlarını \kıvırmak 挽起头发。Fino, beni görünce kuyruğunu kıvırıp düşmanca havlaya havlaya beyaz dişlerini gösterdı. 纯毛狗一见我就卷起尾巴, 呲牙咧嘴地冲我狂吠起来。Parçalarını kıvırıp suya girdi. 他挽起了裤腿下了水。
2. 折迭, 对折, 缝边, 锁边: kumaşı kenarından \kıvırmak 给布料锁边 Şu bezi dört tarafından kıvırmalı. 那块台布应该四周锁个边。
3. 扭着屁股跳舞或行走: Kıvıra kıvıra oynadı. 她扭着屁股跳着舞。Her tarafını kıvıra kıvıra oynadı. 她全身扭动跳起了舞。
4. 转́ 控制, 驾驭, 胜任, 擅长: Bakalım bu işi kıvırabilecek mi? 我们要看看这活儿他是否玩得转。O marangozluğu kıvırır. 他擅长木工活。Bu işi onun kadar kimse kıvıramaz. 像他这样的人干不了这件事。Bir oturuşta bir tencere yemeği kıvırdı. 一会儿的功夫, 她就做好了一锅饭。
5. 说谎, 编造: bir ayak üstünde kırk yalan \kıvırmak 谎话连篇; 一会儿功夫就说一大堆瞎话
6. -e 转, 转向, 转动: Araba birdenbire sağa kıvırıldı. 汽车突然拐向右边。
7. 不愿干, 溜号

Türkçe-Çince Sözlük. 2014.

Игры ⚽ Нужно решить контрольную?

Look at other dictionaries:

  • kıvırmak — i 1) Herhangi bir şeyi bükmek Fino, beni görünce kuyruğunu kıvırıp düşmanca havlaya havlaya beyaz dişlerini gösterdi. H. R. Gürpınar 2) Kenarından katlamak 3) Bir giysinin veya kumaşın kenarını bükerek tersinden dikmek 4) Kalçalarını iki yana… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yalan atmak (veya kıvırmak) — yalan söylemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • burun kıvırmak — önem vermemek, küçümsemek, beğenmemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kulak kıvırmak — domatesin olgunlaşmasını sağlamak için işlem yapmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bigudi — is., Fr. bigoudi Kadınların saçlarını kıvırmak için kullandıkları, metal, sünger veya plastikten, boru biçiminde küçük araç …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • burun — is., rnu, anat. 1) Alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı 2) Bazı şeylerin ön ve sivri bölümü Kadıköy vapurunun güvertesinde, paltoma bürünmüş, gidip ta burna oturmuştum. H. Taner 3) mec. Kibir,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bükmek — i, er 1) Sertçe çevirmek, kıvırmak Bu kez onu sürmeden olduğu yerde büküp altına aldı. S. Birsel 2) nsz Birkaç tel ipliği burarak sarmak İpek bükmek. 3) Eğmek Olur der gibi başını büktü. Çelik halatı büktü. 4) Katlamak Büktüğüm yeri kaybetmişim,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dürümlemek — i Dürüm biçiminde sarmak, kıvırmak Deri gibi sert, yayvan tandır ekmeğine alışmıştı; yer sofrasında bunu kaşık, çatal yerine dürümleyerek kullanmayı beceriyordu. R. H. Karay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kıvırma — is. Kıvırmak işi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kulak — 1. is., ğı, anat. 1) Başın her iki yanında bulunan işitme organı Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum. H. C. Yalçın 2) anat. Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü Elleriyle… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • maşa — is., Far. māşe 1) Ateş veya kızgın bir şey tutmaya, korları karıştırmaya yarayan iki kollu metal araç Kahveci ocaktan maşayı kapmış, o da fırlamıştı dışarı. Ç. Altan 2) Çok küçük şeyleri tutmaya yarayan küçük, kollu araç Saatçi maşası. 3) Saçları …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”